Bu haftaki sohbetimizin konusu; “Küreselleşme ve İşbirlikçilik”.. Konuğumuz ise Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Eski Müsteşar Yardımcılarımızdan Sayın Cengiz ALDEMİR.. Bilindiği üzere 1980 yıllarda emperyalist güçler yeni bir dünya düzeni kurma gereği, soğuk savaş döneminde hazırladıkları neo-liberal politikaları hayata geçirmeye başladılar. Böylece emperyalizm aşamasından küreselleşme dönemine geçildi. 1990’larda ise, Sovyetler Birliğinin yıkılışı ile birlikte bu neo-liberal politikaları dünyanın tek kurtuluş reçetesi olarak pazarlamaya başladılar. İçinde bulunduğumuz durum neo-liberal kapitalizmin küreselleşmesidir. Uydu ülkelerde ise bu politikaların uygulanmasına yardımcı olan işbirlikçi unsurlar etkili rol oynamaktadır. Küreselleşme adı altında neo-liberal kapitalizmin sömürü düzenine karşı, mazlum milletlerin iktisadi, askeri siyasi bağımsızlıklarını gözeten yeni bir dünya düzeni kurmaları gerekmektedir. Bu da Milliyetçilik akımının dirilmesiyle doğru orantılı olacaktır. Bütün dünyayı ve topyekün bütün bir insanlığı ilgilendiren bu konuda kafalardaki sorulara cevaplar arayacağımız sohbet toplantımızda bir arada olmak dileğiyle.
“Zihniyet Meselesi ve Bilimin Ufukları” konulu sohbet toplantımızda bilgi sunan Birliğimiz Eski Genel Başkanı Ali KÖMÜRCÜ; “Bilim adamları, düşünürler, eğitimciler, araştırmacılar, devlet ve siyaset adamları, toplum önderleri, aydın olduğunu iddia eden insanlar, sanatkarlar, şairler ve edipler olmak üzere her kesimden insanların, haktan ve hukuktan ayrılmamaları, adil, dürüst, verimli, çalışkan olmaları, bu ölçülerle görevlerini, işlerini yapmaları durumunda ancak bilim ve medeniyette üstün bir seviyeye ulaşılabilir.” dedi. Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünün taassup zihniyetinden kaynaklandığını savunan KÖMÜRCÜ “Biliniz ki antimateryalist düşüncelere sahip insanların Vatanına ve Milletine daha fazla faydası dokunur. Tarihte bu anlamda hepimizin bildiği gibi pek çok kahramanlık örnekleri bulunmaktadır.” dedi.
“Kuruluşunun 75.Yılında Yüksek Ziraat Enstitüsü” konulu sohbet toplantımızda bilgi sunan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Cemalettin Yaşar ÇİFTÇİ; “Yüksek Ziraat Enstitüsü; Ülkede bilimsel araştırma ve öğretim alanında yeni bir çığır açmış ve çağdaş anlamda yenilikler getirmiştir. İlk kez batı anlamında araştırma yapmak geleneğinin yerleşmesi, öğretim üyesi olacak gençlerin mutlaka doktora yapması zorunluluğunu getirilmesi, Yüksek Ziraat Enstitüsünde tam gün çalışma ilkesi ile Rektör ve Dekanların seçimle gelmesi bu yeniliklerden en önemlileridir.” dedi.Toplantıda konuşan Birlik Başkanı Dr. Ahmet ERDURMUŞ; “Türkiye I. İktisat Kongresi’nde alınan kararlar ışığında çeşitli bölgelerin zirai yapılarını ve özellikleri hakkında incelemeler yapmak amacıyla ziraat okulları açıldı ve buna kapsamda bir de Ankara’ da “Yüksek Ziraat Enstitüsü” kuruldu. Savaş meydanlarında verilen mücadelenin iktisadi ayağının mutlaka teessüs ettirilmesi gerekmekteydi. Zira savaş alanlarında kazanılan zaferler ekonomik başarılarla taçlandırılmazlarsa gerçek başarı sayılamazlardı. İşte Kurtuluş Savaşımızın iktisadi kalkınma yönünü göstermesi bakımından Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün kurulması ayrı bir anlam taşımaktadır.” dedi.
TÜRK ZİRAAT YÜKSEK MÜHENDİSLERİ BİRLİĞİ GELENEKSEL CUMARTESİ SOHBETLERİ KONU : KURULUŞUNUN 75.YILINDA YÜKSEK ZİRAAT ENSTİTÜSÜ…
Türk’ün dualarında “Yüce Göktanrı’nın ilk defa gürlediği, yağız yer, altmış türlü çiçeklerle ilk defa bezendiği, altmış türlü hayvan sürülerinin ilk defa kişnediği ve melediği zaman sen (Türk’ün Atası) yaratıldın!” şeklinde ifade bulan, Ergenekon’dan demir dağları eriterek dirilen ve hiç sönmeden binlerce yıl hep aynı ruhla yaşatılan, bugün her zamankinden daha fazla sevinç, heyecan ve coşku ile kalplerimizde yaşattığımız Nevruz Bayramınızı kutlar, Türk’ün yaşadığı her yerde esenlik, rahmet, bereket ve bolluk olmasını Yüce Allah (c.c)’tan niyaz ederim.
Dr. Ahmet ERDURMUŞ
Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği
Genel Başkanı
Türk Milletinin tarih sayfalarına altın harflerle yazdırdığı bir destanın adı olan Kurtuluş Savaşının iktisadi yönünü göstermesi bakımından son derece önem taşıyan ve İzmir’in kurtuluşundan sadece 5 ay sonra 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında yapılan Türkiye I. İktisat Kongresi’nde alınan kararlar ışığında tarımda bilgili ve bilinçli teknisyenler yetiştirmek, çeşitli bölgelerin zirai yapılarını ve özellikleri hakkında incelemeler yapmak amacıyla ziraat okulları açıldı ve bir de Ankara’ da “Yüksek Ziraat Enstitüsü” kuruldu. Savaş meydanlarında verilen mücadelenin iktisadi ayağının mutlaka teessüs ettirilmesi gerekmekteydi. Zira savaş alanlarında kazanılan zaferler ekonomik başarılarla taçlandırılmazlarsa gerçek başarı sayılamazlardı. Türkiye tarım için elverişli ve büyük bir ülke olmasına karşın o günlerde temel ihtiyaç maddeleri bile ithal ediliyor, ülke topraklarının büyük bir kısmı işlenemiyor, tarımsal üretim konusunda yeterli bilgiye sahip yetişmiş eleman ve yeterli uzman bulunamıyordu. Bu şartlar ve halet-i ruhiye içerisinde Ülkemiz tarımsal kalkınmasının ilk tohumları yine Ankara’da atılıyordu. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Cemalettin Yaşar ÇİFTÇİ’nin sunumlarıyla Yüksek Ziraat Enstitüsünün kuruluşu ve sonrasını konuşacağımız sohbet toplantımızda buluşmak dileğiyle…
Cumartesi Sohbetleri kapsamında düzenlediğimiz “Türk Kültüründe Alevilik-Bektaşilik” konulu sohbet toplantımız gerçekleştirildi. Sohbet Toplantısında; Alevilik-Bektaşilik hakkında bilgi veren Hitit Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman EĞRİ; “Aleviliği sadece bugünden bir kesit alarak değerlendiremeyiz. Sağlıklı bir değerlendirme yapmak için ayrıca tarihsel sürece de bakmak gerekmektedir. Alevilik-Bektaşilik konusunda baba-dede olarak bilinen inanç önderlerinin kaynaklarından yararlanarak yaptığımız araştırmalar kapsamında söylemek gerekir ki, Ali’yi seven Ali’ye mensup, Ali taraftarı anlamına gelen Alevilik İslam içerisindedir. Birlik Başkanı Dr. Ahmet ERDURMUŞ ise konuşmasında;“Bizler iki Alevi dedesini ya da iki araştırmacıyı dinlediğimizde hangisine inanacağımızı şaşırıyoruz. Çoğu zaman birbirinden tamamen farklı değerlendirme ve yaklaşımlar olabiliyor. Bu da bizleri ve kamuoyunu yanıltabilmektedir. Bu bağlamda konuğumuz Alevilik-Bektaşilik üzerine araştırmalar yapan sayın hocamız Doç. Dr. Osman EĞRİ işin bilimsel yönünü iyi bilen birisi. Bugün bizlere bu araştırmalarında ulaştığı bulguları ve Alevilik-Bektaşiliğin kökeni, tarihsel açıdan oluşumu, gelişimi ile kültürel yönünü ve Türk Kültüründe Alevilik-Bektaşilik konusunda bilgiler verecektir. Kendisine bu konuda yaptığı araştırmaları ve bizleri kırmayıp geldiği için teşekkür ederiz.” dedi.
69.KURULUŞ YILDÖNÜMÜ ETKİNLİKLERİ “MESLEKTE 30 YIL HİZMET PLAKETİ” Değerli Meslektaşlarımız, Değerli Grup Üyelerimiz;…
8 Mart 2008 tarihinde yapılacak “Cumartesi Sohbeti” konumuz Türk Kültüründe Alevilik-Bektaşilik.. Ülkemizde zaman zaman değişik kesimlerce farklı değerlendirmelere tabii tutulan, meslek dışı ancak herkesin ilgisini çekeceğini düşündüğümüz Alevilik-Bektaşilik konusunun tamamen objektif olarak ele alınmasında yarar bulunmaktadır. Bu bağlamda; Alevilik-Bektaşilik nedir? Bilim çevrelerinde yeterli ilgiyi görmeyen Alevilik-Bektaşilik’in kökeni, tarihsel açıdan oluşumu, gelişimi ile kültürel yönü nasıldır? Bu konudaki tarihsel ve sosyolojik gerçekler nelerdir? Alevilik-Bektaşilik’in Türk Kültüründeki yeri nedir? Ülkemizde geçmişte acı toplumsal örneklerinin de yaşandığı, kolay ve aşırı derecede politize edilebilen Alevîlik-Sünnîlik konusunda bilinmeyen gerçekler nelerdir? Anadolu insanımız gerçekte meseleye nasıl bakmaktadır? Türk Kültüründe Alevilik-Bektaşilik nasıl değerlendirilmektedir? Konuyla ilgili bilgiler vermek üzere Çorum Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Sayın Doç. Dr. Osman EĞRİ konuğumuz olacaktır. 8 Mart 2008 tarihinde Cumartesi Sohbet Toplantımızda bir arada olmak dileğiyle.
Cumartesi Sohbetleri kapsamında düzenlediğimiz “Gıda Katkı Maddeleri” konulu sohbet toplantımız yapıldı. Sohbet Toplantısında; gıda katkı maddelerinin tanımlarını yaparak kullanım amaçlarını, fonksiyonlarını, kategorileri ile kullanımına nasıl izin verildiğini ve üretim ve ithalat aşamalarında denetimlerinin nasıl yapıldığını ve ulusal ve uluslararası mevzuatlarını anlatan Ziraat Yüksek Mühendisi İbrahim İLBEĞİ; “Gıda katkı maddelerinin olumlu ve olumsuz yanları yanında konunun önemi ve güncelliğini koruması nedeniyle kullanım amaçlarına göre gıdalarda kullanılmasının zorunlu olduğu durumlar da bulunmaktadır. Gıda katkı maddeleri çeşitli boyutlarıyla ele alınmış; ayrıca ülkemizin tarımsal potansiyeli de gündeme gelmiştir. Bu kapsamda da “aslında Türkiye’nin ne GDO’ya ne de organik tarıma sığmayacak kadar büyük avantajları ve özellikle Anadolu’da tarım potansiyeli doğrultusunda kendine özgü sağlıklı ve doğal üretim yapılması gibi bir avantajı bulunmaktadır” dedi. Birlik Başkanı Dr. Ahmet ERDURMUŞ; “Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği olarak burada hangi konuda bir toplantı düzenlersek düzenleyelim daima o konunun Ülkemizdeki tüm taraflarını bir başka deyişle konunun sahiplerini burada görüyoruz. Bu minvalde toplantılarımız onların ilgisi ve katkılarıyla daha da zenginleşiyor. Dolayısıyla herkesi fikrini ifade edeceği bir fikirlerin paylaşıldığı ortak aklın arandığı bir ortam oluşmaktadır.” dedi. Toplantımıza çok sayıda meslektaşımız ve gıda dernekleri temsilcileri de ilgi göstermişlerdir.
TÜRKİYE’ DE TOHUMCULUK YOK EDİLİYOR.
HÜKÜMET OLUMLU BİR ADIM ATARAK, YERLİ TOHUMCULUĞU KORUMAYA YÖNELİK OLARAK 6 ARALIK 2007 TARİHİNDE TOHUM İTHALATINDA %19,3 VERGİ ALINMASI KARARINI ALMIŞTIR. ANCAK AYNI HÜKÜMET BU KARARININ ARKASINDA 2 AY DURABİLMİŞTİR. 6 ŞUBAT 2008 TARİHLİ KARARNAME İLE YEM BİTKİLERİ VE SEBZE TOHUMLUĞU İTHALATINDA GÜMRÜK VERGİSİ %1’E İNDİRİLMİŞTİR. BU MİLLİ TOHUMCULUK POLİTİKAMIZA İNDİRİLEN EN AĞIR DARBEDİR.
Bu haftaki sohbet konumuz yine mesleki anlamda popüler konulardan bir tanesi olan “Gıda Katkı Maddeleri…” Konuğumuz ise Ülkemizde bu işin sevk ve idaresi ile kontrolünden sorumlu olan TKB KKGM Gıda Kontrol Hizmetleri Dairesi Başkanı Sayın İbrahim İLBEĞİ.. Tek başına gıda olarak tüketilmeyen veya gıda ham veya yardımcı maddesi olarak kullanılmayan, gıdanın üretilmesi, işlenmesi, ambalajlanması, taşıma ve depolanması sırasında gıda maddesinin koku, tat, görünüş, yapı ve diğer niteliklerini korumak, düzeltmek veya istenmeyen değişikliklere engel olmak ve düzeltmek amacıyla kullanılmasına izin verilen maddeler olarak bilinen “Gıda katkı maddeleri” konusunda doyurucu bir sohbet bizleri bekliyor. Gıda katkı maddesi nedir? Niçin kullanılır? Kullanımının zorunlu olduğu durumlar nedir? Kullanım miktarları sınırlı mıdır? Katkı maddeleri sınıfları nelerdir? Tüketicilerin gıda katkı maddelerinden anladıkları nedir? Katkı maddelerinin sağlığa olumsuz etkileri var mıdır? Varsa nelerdir? Yönetmeliğe göre sayılarla gıda katkı maddeleri gıda katkı maddesinin toksik etkileri nasıl araştırılır? E kodu nedir? Gıda katkı maddelerinin kullanılma miktarlarına kim karar verir? Kim denetler? Dünyadaki ve Ülkemizdeki son durum nedir? Gıda ile ilgili bu konuların konuşulacağı ve kafalardaki benzeri sorulara cevap arayacağımız sohbet toplantımızda bir arada olmak dileğiyle.
Kamu yararına çalışan Derneklerden olan Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği’nin tarımla ilgili her türlü mevzuat çalışmalarında görüşüne başvurulmakta iken, her nedense “Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanun Taslağı Tasarısı” konusunda Birliğimizin görüşüne başvurulmamıştır. Bu çerçevede gündemi iyi takip eden TZYMB tarafından Tarım ve köyişleri Bakanlığı’nın ilgili birimin resmi web adresinden görüşlere açılan “Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanun Taslağı Tasarısı” incelenmiş olup görüşlerimiz Bakanlığa bildirilmiştir.
Bu bağlamda TZYMB kısaca; Meslek Taassubu ile hazırlanmış bir yapı gösteren söz konusu Kanun taslağını “Madde Madde” irdelemek yerine, Bakanlığın bu Kanun Tasarısı Taslağını geri çekmesini ve 2006 yılında olduğu gibi taslakların Gıda Kanunu, Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu ve Yem Kanunu olarak ayrı ayrı hazırlanıp görüşe sunulmasını önermektedir. Bu durumda Birliğimiz gerekli katkıyı sağlayacaktır.
“Beden Dili ve Müzakere Teknikleri” konulu sohbet toplantımız gerçekleştirildi.
Her meslek mensubunun iş ve sosyal hayatında ihtiyacı olan ve hayatı boyunca işine yarayacak olan davranışlarımızla ilgili bir konuda yapılan toplantıya katılım yüksek oldu. Toplantıda bilgi sunan F.Bilge ALBAYRAK NARİN katılımcılar tarafından ilgiyle izlendi. Bir sunumda, toplantıda ya da müzakere sırasında benden dilinin nasıl kullanılacağı ile ilgili ilginç bilgiler veren NARİN;
“Günümüzde iletişim çok önemlidir. İletişimde de beden dili çok önemlidir. Bunun yanında ortaya çıkan imaj da artık günümüzde büyük önem taşımaktadır. İletişim tekniklerini uygularken ortaya çıkan imajın doğru bir imaj olması iletişimde başarı için gereklidir.” dedi.
Bu hafta yapacağımız “Cumartesi Sohbetleri”nin konusu bu defa meslek dışı bir konu. Ancak her meslek mensubunun iş ve sosyal hayatında ihtiyacı olan ve hayatı boyunca işine yarayacak olan davranışlarımızla ilgili faydalı bilgileri kapsayan bir konu. F.Bilge ALBAYRAK NARİN’in anlatım ve sunumlarıyla konumuzun adı: “Beden Dili ve Müzakere Teknikleri”… Değişik bir konu.. Farklı bir konuk. 9 Şubat Cumartesi günü sosyolojik olarak popüler olan bu konuda yapılacak sohbet toplantımızda buluşmak dileğiyle…
Cumartesi Sohbetleri kapsamında düzenlediğimiz “5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu” konulu sohbet toplantımız yapıldı. Sohbet toplantımızda eski ve yeni kanunları amaç, içerik, hedef ve sonuç yönünden karşılaştırmalı olarak anlatan Dr. Mehmet UYANIK; “Genetik, bitki ıslahı, çeşit geliştirme, bitki çoğaltım yöntemleri, tohumluk işleme teknolojileri (ilaçlama, kaplama, peletleme, paketleme) gibi bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, özelleştirme, fikri-sınai mülkiyet hakları, yetki devri, genetik kaynakların korunması, uluslararası normlar ve kurallar gibi kurumsal değişmeler yeni bir kanun ihtiyacını ortaya koymaktaydı.” dedi. 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu ile getirilen yeni düzenlemelerin ve kanunun uygulamadaki sonuçları ve etkinliğinin konuşulduğu toplantımıza meslektaşlarımızın yanı sıra tohumculuk sektöründen çok sayıda firma yetkilisi de ilgi gösterdi.
8 Kasım 2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu ile 1963 tarihli 308 sayılı Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış olup tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım materyaline ait çeşitlerin ve genetik kaynakların kayıt altına alınması, tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmalar ile ilgili düzenlemeler yeni kanuna göre yapılmaktadır.Genel olarak Türkiye Tohumcular Birliği kurulmasını öngören, tohumlukların kaydı, üretimi, sertifikasyonu, ticareti ve piyasa denetimi suretiyle bitkisel üretimde verim ve kaliteyi yükseltmek, tohumluklara kalite güvencesi sağlamak, tohumluk üretim ve ticareti ile ilgili düzenlemeleri yapmak ve tohumculuk sektörünün yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesi için gerekli olan düzenlemeleri gerçekleştirmek amacı taşıyan 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu ve Ülkemizdeki uygulamalarını konuşacağımız sohbet toplantımızda bir arada olmak dileğiyle.
Türk-İslam Kültüründe yeri olan ve toplumsal bakımdan ayrı bir önem taşıyan ve tarih boyunca yapıla gelen “Aşure Günü” bu yıl 19 Ocak Cumartesi gününe rastlamış olup Birliğimizce de kutlanmıştır. Hicri takvime göre Muharrem Ayının 10. günü olması nedeniyle “Aşure Günü” olarak da ifade edilen bu günde Birliğimiz binasında aşure hazırlatılıp gelen meslektaşlarımıza ve konuklarımıza ikram edilmiştir. Bilindiği gibi ailelerimizde bu günün anlamına binaen yıllardır eş-dost, konu komşuya ikram ve bir arada oturup birlikte yenilmesi geleneğine uygun olarak “Aşure” hazırlatılıp bu gelenek sürdürülmektedir. Bu yıl ise Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği olarak Birliğimiz binasında böyle bir etkinlikle bir araya gelmeyi düşündük ve bunu sizlerin katılımlarıyla gerçekleştirdik. Çok sayıda meslektaşımız ve konuklarımızın katıldığı Aşure Günü’nde saat 13:00’de başlayan aşure ikramı akşam saatlerine kadar sürmüştür. Her zaman her fırsatta bir arada olma, beraber hareket etme ve birlik olma anlayışı ile yapılan bu etkinlik ile birlik ve beraberliğimiz daha da güçlenmiştir. Yapılan konuşmalarda “Aşure Günü”nün anlam ve toplumsal önemi anlatılmış toplumsal birlik ve beraberliğimize vurgu yapılmıştır.
Cumartesi Sohbetleri kapsamında yapılan “Bitki Islahçı Hakları ve UPOV” konulu sohbet toplantımız 12 Ocak 2008 tarihinde Birliğimiz Prof.Dr.Orhan DÜZGÜNEŞ Toplantı Salonunda yapıldı. Son yılların en popüler konularından birisi olan “Bitki Islahçı Hakları ve UPOV” konulu toplantıda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkezi Müdürü Kamil YILMAZ sunu eşliğinde çok değerli bilgileri meslektaşlarıyla paylaştı. Çok sayıda meslektaşımızın katıldığı toplantı yoğun ilgi altında gerçekleştirildi. TZYMB Konya Şubemizden ve Afyonkarahisar’dan meslektaşlarımızın da katıldığı toplantıya ilgili sektörde yeralan üyelerimiz de ilgi göstermişlerdir. Toplantı sonunda çok sayıda soru soruldu ve katkılarda bulunuldu. Toplantıda konuşan Birlik Başkanı Dr. Ahmet ERDURMUŞ; “Ülkemizde tarım sektörünün rekabet gücünü artırmaya yönelik olarak tarımsal verimliliği artırmak bunun için de yeni bitki çeşitlerini geliştirmek zorundayız.” dedi. Kamil YILMAZ ise; “Türkiye bitki ıslahı çalışmalarında yeni bir strateji belirlemek zorundadır. AR-GE çalışmaları desteklenmeli, araştırmacıların hakları korunmalı ve bu anlamda organizasyon yapısı da yenilenmelidir.” diye konuştu.
Ülkemizdeki Ziraat Mühendisi sayısı AB Ülkelerindeki toplam Ziraat Mühendisi sayısını aşmıştır. Bu durum plan ve proje ile ilgilenen Ziraat Mühendislerinin plansız projesiz olarak artmasına yol açmıştır. Çalışan Ziraat Mühendislerinin ücret ve diğer sosyal hakları da sıradan memurlarınkinden farklı değildir. Tarım sektörünün durumu da her yıl kötüye gitmiştir. Tarım sektörünün Ekonomideki ağırlığı her yıl azalmıştır. Tarım ürünleri ihracatçısı olan Ülkemiz temel tarım ürünlerini bile ithal eder duruma gelmiştir. Çiftçilerin yoksullukları artmış ve çiftçiler üretimden kopmuşlardır. Kırsal alandaki yoksul nüfus son 3 yılda 1,5 milyon artmıştır.
EĞİTİM KURSU BİLGİSAYAR DESTEKLİ SULAMA PROJELERİ HAZIRLAMA TEKNİKLERİ Birliğimizi Bilgisayarlı Destekli Bireysel YAĞMURLAMA…
Ülkemizdeki Ziraat Mühendisi sayısı AB Ülkelerindeki toplam Ziraat Mühendisi sayısını aşmıştır. Bu durum plan ve proje ile ilgilenen Ziraat Mühendislerinin plansız projesiz olarak artmasına yol açmıştır. Çalışan Ziraat Mühendislerinin ücret ve diğer sosyal hakları da sıradan memurlarınkinden farklı değildir. Tarım sektörünün durumu da her yıl kötüye gitmiştir. Tarım sektörünün Ekonomideki ağırlığı her yıl azalmıştır. Tarım ürünleri ihracatçısı olan Ülkemiz temel tarım ürünlerini bile ithal eder duruma gelmiştir. Çiftçilerin yoksullukları artmış ve çiftçiler üretimden kopmuşlardır. Kırsal alandaki yoksul nüfus son 3 yılda 1,5 milyon artmıştır.
Bu hafta yapacağımız “Cumartesi Sohbetleri”nin konusu “Islahçı Hakları ve UPOV”.. Konuğumuz Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkezi Müdürü Kamil YILMAZ… Ülkemizde bitki çeşitlerinin geliştirilmesi, yeni çeşitlerin ve ıslahçı haklarının korunması için neler yapılmaktadır? Dünyada bu anlamda ne gibi çalışmalar yapılmaktadır? Tarımsal üretimde verimlilik bakımından büyük önem taşıyan tohumlukların tescil ve sertifikasyonunu doğrudan etkileyen son mevzuatlar ve uygulamalar nelerdir? 5042 Sayılı “Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun” neler getirmiştir? Uygulamada ne gibi faydaları olmuştur. Ülkemiz UPOV’a girmesinin ne gibi avantajları olmaktadır. Doğru bildiklerimiz ve yanlış bilinenler. Bunların hepsinin konuşulacağı bu son derece popüler konuda yapılacak olan sohbet toplantımızda buluşmak dileğiyle…
TÜRK ZİRAAT YÜKSEK MÜHENDİSLERİ BİRLİĞİ GELENEKSEL CUMARTESİ SOHBETLERİ KONU : ISLAHÇI HAKLARI VE UPOV BİLGİ…
Türk İslam Dünyasının 2008 yılını kutlar, yeni yılın dünyamıza barış ve huzur, ülkemize bereket ve refah getirmesi dileklerimizle meslektaşlarımıza sağlık, mutluluk ve başarı dolu nice yıllar dileriz…