PKK’yı ne azdırdı: Sabır mı, özür mü?.. Erdoğan, PKK’nın son kalleş saldırıları karşısında, “İşin üzerine hep sabırla gittik, demokratik çizgide halledelim istedik” diyerek, adeta temeldeki yanlışını itiraf etti. Kadrolu mandacılarımız da, “demokratik açılımlar” yolunda giderken, PKK’nın azgınlaşmasına şaşırdı, bozuldu. Yine, “AB yolumuz kesilmek isteniyor” sakızıyla gerçekleri örtmeye çalıştı.
-Her türlü toplantı-gösteriyi “demokrasinin gereği” saymışsınız. -Bölücü teröre ABD, AB ve örgütün ağzıyla “Kürt sorunu” deyip, “siyasal çözüm” vaad etmişsiniz. -Ülkenin güvenliğiyle ilgili yasaları, hiçbir AB ülkesinde olmayan ve hep bölücülerin yolunu açacak şekilde değiştirmişsiniz. Mahkemelere, kanunlarımıza değil, bölücü hamisi AİHM’in kararlarına uymalarını telkin etmişsiniz. -Teröristbaşının İmralı’dan, Kandil’i yönetmesine “demokrasi bu” demişsiniz. -Bölücü kalkışmaları “demokratik hak”, milletin tepkisini “provokasyon” addetmiş, “Milliyetçilik/ulusalcılık”tan rahatsızlık duymuşsunuz. -D.bakır’da devletin geçmişte yaptıkları için “özür” dilemişsiniz. Güvenlik güçlerinin “Batı’daki kadar yetki” isteğini tam 1 yıl bekletip, bunca şehitten sonra ama yine AB’deki kadar yetki vermeden ve sulandırarak karşılamışsınız. -AB’nin uydurma azınlıklar yaratacak dayatmalarını “makul” bulup, gereğini yerine getirmişsiniz. -Ülkede 30’dan fazla etnik gurubun varlığı ve eşitliğinden bahsetmişsiniz. -Açıktan “Silahı bırakın, masada her şeyi konuşalım” diyerek, terörün amacını meşrulaştırmışsınız. -Dış dinamiklerle, üniter/milli yapıyı dönüştürdüğünüzü itiraf etmişsiniz. BU NE MENEM ÖZGÜRLÜK? İşte bölücü terör “özgürleştirilmiş” olarak hedefine koşar adım gidiyor. Buna mukabil sokak güvenliği bile zaafa uğramış, kamu düzeni sarsılmış, 80 milyonun canı, malı, ülkenin birlik ve bütünlüğü tehdit altına girmiş. Öyleyse “demokratikleşme” ve “özgürleşme” Türk Milleti’ne mi, yoksa bölücü terör ve sömürgeci efendilerine mi yaramış oluyor? Bu acı gerçeğe rağmen, hâlâ “daha çok demokrasi, daha çok özgürlük” diyenlerin niyetleri anlaşılmıyor mu? Bakın ABD, AB, PKK, DTP, Barzani-Talabani, Gönüllü-Kadrolu Mandacılar sözbirliği etmiş, “sınır ötesi operasyon olmaz” diyor. PKK da, “Ege’ye, Marmara’ya çıkarız” tehditleri savuruyor. Ne ittifak ama!.. Peki buraya gelinmesinin sebebi gerçekten acemilik mi, yoksa bir gizli gündemin varlığı mı? Devletin beyni durumundaki kuruluşlarda kargaşa, kayıt dışı diplomasi, yetkisiz danışmanlarla devleti saf dışı bırakıp, iş gören çeteleşme görüntüsü, sömürgeci küresel güçlerle sarmaş-dolaş olma bir fikir vermiyor mu? Sahi Erdoğan şiir okumaktan mı, bölücülükten mi mahkum olmuştu?
Milletin, şehitlere yanan yüreği biraz soğuduktan ve PKK terörüne ara verdirildikten sonra, Stratejik Vizyon Belgesi’ndeki üçlü mekanizmaya işlerlik kazandırmak için mesela Gül Bağdat’a gider. Talabani’nin huzuruna çıkılır. Yine sözler alınır. Dönüşte, “düşman değil, dost kazanma” politikalarını bir kez daha ispat için Erbil’e uğranır, Barzani’nin kahvesi içilir. Tabii meydanı boş bulurlarsa!.. Ahmet DOLAMAÇ |
Şehit cenazeleri Milletimizin yüreğini dağlamaya devam ederken artık kangrenden daha beter durum arzetmeye başlayan bölücülük konusuyla ilgili olarak Birlik Başkanımız Dr.Ahmet ERDURMUŞ'un e-postasına ulaşan bir yazıyı aynen yayımlıyoruz...
daha fazla...
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü RAHMET VE MİNNETLE ANIYORUZ
ZİRAAT FAKÜLTESİNDE GENÇLERLE SÖYLEŞİ
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN