TZYMB

Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği

16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ

TÜRK ZİRAAT YÜKSEK MÜHENDİSLERİ BİRLİĞİ DÜNYA GIDA GÜNÜ BASIN BİLDİRİSİ 16 Ekim 2008

TÜRK ZİRAAT YÜKSEK MÜHENDİSLERİ BİRLİĞİ
DÜNYA GIDA GÜNÜ
BASIN BİLDİRİSİ
16 Ekim 2008


     Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO),kuruluş tarihi olan 16 Ekim’i,1979 yılında Dünya Gıda Günü olarak kabul etmiştir. Her  yıl 16 ekim tüm dünyada gıda günü olarak kutlanmaktadır Amaç, her gün yaklaşık 850 milyon kişinin açlık çektiği, 1.5 milyar kişinin günde 1 dolardan daha az para ile geçinmek zorunda olduğu ve her 3.6 saniyede bir kişinin açlıktan öldüğü dünyamızda uluslararası kamu oyunun dikkatlerini açlık, yetersiz beslenme ve gıda güvenliği konularına çekmektir.
     Gıda ve Tarım Örgütü (GTÖ; Food and Agriculture Organisation, FAO), açlığı yok etmek ve beslenme şartlarını iyileştirmek amacıyla 1943’te kurulan ve 1946’da Birleşmiş Milletler’in uzmanlık kuruluşu haline gelen bir örgüttür. Açlığa karşı mücadelede çok yönlü etkinlikleri vardır. Hükümet ve teknik kuruluşların tarımı, ormancılığı ve balıkçılığı geliştirme projelerine aracı ve yardımcı olur. Bu tip konularda ülkeler düzeyinde teknik yardımlar sağlar. Eğitsel projeler geliştirerek, araştırmalar yapar ve seminerler verir. Dünyadaki tarımsal ürünlerin üretimi, tüketimi, ticareti ve depolanması, tabii kaynakların geliştirilmesi, ağaçlandırma gibi konularda danışmanlık yapar. İstatistikler tutarak bültenler yayınlar.
     FAO’nün merkezi Roma’dadır. Buna bağlı olarak dünyada yayılmış çok sayıda büroları mevcuttur. 1960’lardan sonra çalışmalarını, daha çok tarım ürünlerinin geliştirilmesi ve protein eksikliğinin giderilmesi konularında yoğunlaştırmıştır. BM ülkelerinin çoğu FAO’nün üyesidir. Türkiye’de 9 Haziran 1947 tarih ve 5063 sayılı kanun gereğince örgüte üye olmuştur.Ülkemizdede 16 ekim gıda günü olarak kutlanmaktadır.
     “Yeterli ve Sağlıklı Gıda En Temel İnsan Hakkıdır.
    • Fertlerin temel fonksiyonlarını sağlıklı olarak yerine getirebilmesi için yeterli, dengeli ve sağlıklı(güvenilir )gıda ile beslenmesi gerekmektedir.
        Yaş,cinsiyet,hamilelik,,hastalık,emziklilik ve harcanan efora göre farklı oranlarda alınması gerekli protein, karbonhidrat,yağ,vitamin,mineral ve su ihtiyacı ancak yeterli,sağlıklı (güvenilir), dengeli   gıdalar ile sağlanabilir.
        Dünyamızda bir milyara yakın insan açlıkla mücadele etmektedir. Açlıkla mücadelede en önemli unsur yeterli miktarda gıda üretimidir. Üretimin yanında daha da önem arz eden konu ise gıdaların sağlıklı olabilmesi ve insan sağlığı için risk kaynağı oluşturan unsurları içinde taşımamasıdır. Beslenmek için aldığımız gıdalar sindirim sonucunda,  bünyemizin bir parçası haline gelmektedir.
Gıda maddeleri üretimi, doğada mevcut hava, su ve topraktan oluşan bir sistem içinde gerçekleştirilmektedir Bu nedenle gıda maddesi ister bitkisel, ister hayvansal kökenli olsun çevrenin doğanın yakın etkisi altında bulunmaktadır.
Doğa ve gıdalar hızlı nüfus artışı, sağlıksız kentleşme, sanayileşme sonucu  oluşan atık ve artıkların çevreye  bırakılması ve uygulanan işleme teknolojileri sonucu kirlenmektedir. Bu durumdan tüm canlılar etkilendiği gibi gıda maddeleri de katkı, kalıntı ve bulaşan maddelerden etkilenmektedir. Bu etkilenmelerden ortaya çıkan risklerle ilgili çalışmalar yapılmamıştır.
     Türkiye de 28 yıldır gıda günü kutlamaları kendin çal kendin oyna politikası ile kutlanmaktadır. Hala kişilerin yeterli besine ulaşabilmesini sağlayacak tedbir ve politikalar oluşturulmamıştır. Bölgeler ve sınıflar arası gıda dağılımını gösterecek kapsamlı veri çalışmaları yapılmamıştır.
      Ülkemiz de 2 milyon kişi açlık sınırının altında 15 milyon insan yetersiz beslenmektedir. Çocuk ölümlerinde ciddi bir düşüş gözlense de oran hala yüksek.5 yaş altı çocukların yüzde 30 unda görülen ishal yaygın bir hastalık. Belli besinlerin yokluğundan kaynaklanan hastalıklar beş yaş altı, okul öncesi dönemdeki ve doğum çağındaki kadınlarda sorunlar devam etmektedir.
      Tarım sektörü ve gıda sanayi, tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de stratejik öneme sahip bir sektördür. “Tarladan sofraya gıda güvenliği’’ kavramı çerçevesinde, konu üretici ve sanayici, gerekse tüketiciler açısından büyük önem taşımaktadır. Ulusal bağımsızlığımız ancak; Tarım sektörümüzün bütün unsurlarıyla sürdürülebilirliğinin sağlanması, biyoçeşitliliğimiz dahil doğal ve insan gücü kaynaklarımızın ülkemiz menfaati doğrultusunda kullanılarak gıda güvenliğinin teminat altına alınması ile mümkündür.
       Ülkemiz tarımsal ve gıda politikalarının dış dayatmaların yönlendirmelerine bağlı olarak değil milletimizin ihtiyacına ve stratejik planlamalarımıza bağlı olarak planlanması ve uygulanması kaçınılmazdır.
      Tarım Sektörü; alt yapı sorunları, girdi maliyetlerinin yüksekliği ve tarıma verilen sübvansiyonların düşüklüğü nedenleriyle üretim maliyetlerinin yüksek olması sonucunda AB ile rekabet edebilecek seviyede değildir.  Bu koşullarda tarımsal ürünlerin AB ile serbest dolaşım kapsamı dahiline alınması, Türk tarımının geri dönülmez ölçüde tahribine yol açmaktadır.  Sürdürülmekte olan AB ve DTÖ süreci, tarım ve gıda sektörünün orta uzun dönemdeki yapısı üzerinde temel belirleyici bir rol oynayacaktır. DTÖ sürecinde gelişmiş ülkelerce önerilen “liberalizasyon” süreci, eşit olmayanlar arasında adaletsiz bir rekabet ortamını hedeflemektedir. AB ise genişleme süreçlerine fon sağlamamakta, tarıma ve serbest dolaşıma kalıcı ayrıcalıklarlar getirerek, Türkiye’yi kendi aşkın üretim kapasitesi için “pazar” haline getirmeye çalışmaktadır. Bu sonucun önüne geçebilmek için, gelişmiş ülkelerce yıllardır uygulandığı üzere, ülkemizde de altyapı sorunlarının çözümü ile üretim maliyetlerinin düşürülmesi için tarım sektörüne kaynak transferi zorunludur.
     Gıda sanayimiz, çok sayıda küçük işletmenin var olması, tarımsal üretici veya işleyici örgütleri, tüketici örgütleri gibi sivil örgütlenme yetersizliği, kayıt dışılık nedeniyle izlenebilirliğin sağlanamaması, denetim mekanizmasının yetersizliği, yetki kargaşası ve nitelikli eleman eksikliği gibi birçok sıkıntı ile karşı karşıyadır. Gıda güvenliği açısından zaten yetersiz olan 5179 sayılı yasa  Belediyeler  kanunu,il özel idareleri kanuları ile kadük hale getirilmiş,yetki ve uygulamada farklılıklar yaratmıştır. Mesleki ve bireysel beklentiler aşılarak, ülkemiz gerçeklerine uygun ve gıda sanayimizin sorunlarını çözme odaklı, halkımızın nitelikli gıdaya yeterli ve uygun fiyat üzerinden erişmesini sağlayıcı düzenlemeler yapılmalı, Belediyeler ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında yaratılan yetki kargaşası çözülmeli ve yetkiler tek elde toplanmalıdır.

     Gıda denetiminde yetkili Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na, sorumluluğunu yürütebilecek düzeyde eleman alınmalı, denetim ve kontrole yönelik altyapı eksiklikleri giderilmelidir. Tüketici, gıda konusunda doğru bilgilendirilmeli, Bakanlığın alt çalışma gruplarında tüketici, üretici, sanayici, meslek örgütü oda ve derneklerini temsil eden sivil toplum örgütleri de yer almalıdır.
     Kayıt dışılık tüm yetkili kurumların işbirliği ile engellenmeli, gıda işletmelerinin tümü kayıt altına alınmalı, gıda denetimlerinde “Çiftlikten Sofraya Gıda Güvenirliliği” ilkesi hayata geçirilmelidir.
      Kamuoyuna saygı ile duyurulur.



                                             
                                                             Fehmi KİRAZ
                                              Genel Başkan
                       Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği
                                      Yönetim Kurulu Adına
 


 

 

Konu ile ilgili linkler:

http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=11250