İngiltere ve Fransa, Rusların işgalini engellemek için, 1856 Paris Anlaşmasıyla Osmanlı Devletinin sınır güvenliğinin garantileri altına olduğunu deklere etmişlerdir. Bunun sonucu olarak Boğazlar yoluyla sıcak denizlere inme umudunu kaybeden Rusya, Basra Körfezi üzerinden sıcak denizlere ulaşmayı, Fırat boylarına Rus-Kazakları ile Mujikleri yerleştirmeyi, buraları Ruslaştırıp İskenderun limanı ile Basra Körfezine çıkma stratejilerini uygulamaya koymuş; bu bölgede meskun olan Kürtlerden farklı bir etnik grup yaratma ve bunları kendi amaçları için yönlendirip kullanma projelerini başlatmıştır. Rusyadan sonra Fransa, İngiltere, ABD ve AB de benzer hedefler için Kürtlerle ilgilenmeye başlamışlardır.”
Batılılar, Lozan’da ileriye dönük olarak yeni etnik gruplar yaratma planları çerçevesinde, özbeöz kardeşlerimiz olan Kürtlerin azınlıklar grubuna dahil edilmelerini şiddetle savunmuşlardır.
Emperyalistler, genç Türkiye Cumhuriyetini istikrarsızlaştırma, zayıflatma, iç meselelerle meşgul etme ve dış meselelere (Misaki Milli Sınırlarına ulaşmaya) zaman ayıramamasını sağlamak amacıyla, suni etnik gruplar (ırki ve dini unsurlar) yaratma planlarını hazırlamışlar ve bunların uygulanmasını satın aldıkları çevreler ihale etmişlerdir.
İki kutuplu Dünya’da Ülkemiz adeta iki kutbun mücadele alanı haline getirilmiş, iç kavgalarla meşgul edilmiş, gelişmesi engellenmiştir.
Çokuluslu sermaye; Demir Perdenin yıkılışından sonra tek kutuplu hale gelen Dünyada, batılı emperyalistlerin üst kuruluşu haline gelmiş, millî devletleri etniklik temelinde küçük eyaletlere bölerek, ulusal direnci zayıflatıp ülke sınırlarını göstermelik hale getirerek, Dünya’yı yeniden yapılandırma ve kendisi için açık bir pazar haline getirme strateji ve planlarını uygulamaya koymuştur.
Bu küresel gücün öncelikli hedeflerinden birisi de, bilimsel, teknolojik ve ekonomik olarak büyüme ve mazlum Türk ve İslam ülkelerine önder olma potansiyellerine, zengin kaynaklara ve su havzalarına sahip olan Türkiye’dir. Çokuluslu sermaye yaratmaya çalıştığı suni etnik gruplar temelinde ülkemizi bölmek için satın aldığı çevreler vasıtasıyla Türkiye’yi “etnik bir mozaik” olarak empoze etmekte, Ülkemizin bölünmesine mesnet olacağına inandıkları bu çirkin yalanı, insanımıza “bir zenginlik” olarak göstermekte bunda da etkili olmaktadırlar.
Bilimsel olarak bir ülkenin etnik mozaik olma ölçüleri;
· Etnik çeşitlilik (Asli etnik grup sayısının fazlalığı),
· Etnik grupların toplam nüfusunun ülke nüfusunun %35’i ve daha fazlasını oluşturmasıdır.
Yine etnik grupların belirlenmesindeki yöntemler;
· Emik Bakış, kişilerin özgür iradelerine dayalı kimlik tanımları (yani kendini Türk olarak gören herkes Türk kabul edilmesi),
· Etik Bakış, bir grubun, başka bir grubu tanımlaması.
Bu bilimsel ölçü ve yöntemleri hiç gâle almadan belli çevrelerden aldığı talimata mesnet hazırlamak için Peter Alfrod Andrews, 1992 yılında yayınladığı kitabında Türkiye’yi 47 etnik gruptan oluşan bir mozaik olarak göstermiş ve bu çerçevede soyları, dilleri, dinleri bir; hepsi özbeöz Türk olan unsurları 15 farklı etnik grup olarak değerlendirmiştir. Aynı kişi bugün Türkiye’den ayrılmış 21 kişilik Alman, 40 kişilik Eston gibi tali grupları 20 asli grup olarak almış, ayrıca aynı soydan gelen insanları mezhep temelinde bölerek 6 ilave etnik grup empoze etmeye çalışmıştır.
Ancak, bilimsel çevrelerce foyası meydana çıkarılan Andrews, 2001 yılında yayınladığı raporunda kendi kendini tekzip etmek zorunda kalmış, Türkiye’deki asli etnik grup sayısını 3 ve toplam nüfus içindeki paylarını da %13.79 olarak deklere etmiştir. Ne yazık ki Ülkemizin en üst düzey yetkilileri dahil pek çok çevreler Türkiye’de 27, 36, 46 ve 54’e varan etnik gruptan söz etmeye devam etmişlerdir.
Etnik nüfusu %19.2 olan Fransa etnik bir mozaik olarak tanımlanmazken, çoğu anadil bazında olan resmi nüfus sayımları ve bilimsel değerlendirmelerde % 4.5-9.9 arasında (Emik Bakış ölçü alındığında bu değerler daha da düşecektir) etnik nüfusa sahip olduğu bildirilen Türkiye nasıl olur da mozaik sayılır? Bu 80 yılı kapsayan bilimsel tespit ve araştırmalar TÜRKİYE’nin ETNİK BİR MOZAİK OLMADIĞINI açık bir gerçek olarak göstermiştir.