Öz menem! …
Öz menem! …
Onlar kabuk…öz menem! ..
Sen yelde savrulan kül..
Yüreklerde köz menem! ..
Ülkü uğruna şehid
Men Süleyman Özmen’em! ..
Bombanın düştüğü yerde bu defa eller yukarı açıldı, gözler aşağı indi.. Dualar yükseldi. Yıllar önce kolkola dolaştıkları, nöbet bekledikleri, sıkıştırıldıkları, saldırılara uğradıkları sokaklarda yıllar sonra arkadaşları için bir araya gelenler hem geçmişi yadetti. Hem de beyazlayan saçlar, kamburlaşan beller ile afişteki şehitlerin delikanlı halleri ile hüzünlü anlar yaşandı.
Bir çok şahit, olayların içinden, birçok şahit oradaydı. “evet, 2 eylül.. çünkü bir gün önce ayın 1’i idi. Maaş almıştık. Ahmet bana baklava ısmarlayacaktı o gün.. saldırı anında ortadaki havuzun başında idim. Bombadan sonra kurşun sıktılar. Donmuş kalmışım. Kurşun sıkana elimde sopa olsa vuracak mesafede idim. Saldırıdan sonra Ahmet elleri ellerimde can verdi. Ahmet’i kucağıma aldığımda kolları iki yana düşüvermişti. Sonrasında o anın şoku ile yıllarca hastanelerde tedavi oldum” diyor Aydın DÖNMEZ.
Erol DOK; “Mehmet’in şehadetinin sorumluluğunu taşıyorum. Gece, gündüz hep aklımda” diye söze başlıyor. O günlerin atmosferine dönüyor bir anda. Öksürükleri sıklaşıyor. Alnında ter boncuk boncuk.. “Mehmet bir zincir yakalatmıştı. İçerdeydi. Gittik, birini bulduk. –Mehmet’in dışarıda olması lazım. Sen suçu üstlen diye. Çocuk gitti polise. –Zincir benimdi dedi. Polis Mehmet Şenol’u serbest bıraktı. Mehmet şehadet mertebesine ulaştı.”
Yaraları tekrar kanatmak niyeti ile değil ama, bu kutsal dava için hayatları pahasına kendilerini ön saflara atıp mermilere göğüs geren nesli yadetmemiz lazım. O dönemde yaşananları şahitlerin dilinden kaleme alıp, hafızamızı korumamız, o dönemi yaşamayan nesillere aktarmamız lazım.
Bu sebeple, 12 Eylül dönemi ile ilgili tüm üyelerimiz anılarını bizlerle paylaşırlarsa biz de dergimizde yer vermeye çalışacağız.
Saygılarımızla