CUMARTESİ SOHBETİ: ZİHNİYET MESELESİ VE BİLİMİN UFUKLARI..
“Zihniyet Meselesi ve Bilimin Ufukları” konulu sohbet toplantımız 5 Nisan 2008 tarihinde Birliğimiz Prof.Dr.Orhan DÜZGÜNEŞ Toplantı Salonu’nda Birliğimiz Eski Genel Başkanı Ali KÖMÜRCÜ’nün anlatımlarıyla gerçekleştirilmiştir.
Toplantıda konuşan Birlik Başkanı Dr. Ahmet ERDURMUŞ; “ TZYMB’nin “BİRLİK” oluşunda bir elin parmakları kadar insan varsa bunların en uzunu Ali KÖMÜRCÜ’dür. Ali Bey’in kıvrak zekasından faydalanmak üzere bugün burada toplanmış bulunuyoruz. Bulunduğu yerden istifade etmek yerine oraya faydalı olmak gayesiyle çalışan ve çok önemli görevlerde bulunan camiamızın önemli simlerinden, eski Genel Başkanlarımızdan Sayın Ali KÖMÜRCÜ’ye özellikle teşekkür ederek bugünkü sohbetimizi başlatmak istiyorum.” diye konuştu.
Ali KÖMÜRCÜ ise; “ Sayın Başkana hakkımda söylediklerinden ötürü teşekkür ederim. Bu çerçevede şunu belirtmeden geçemeyeceğim. İnsanlar çalıştıkları kuruma, bulundukları bölgeye, sahip oldukları düşünceye daima bir şeyler vermeli ve katkı sağlamalıdır. Bu anlayışın dışındaki düşünceler ahiret endişesi olmayan materyalist zihniyetlerdir. Bunlardan pek hayır gelmez.” diyerek sözlerine başladı. Ali KÖMÜRCÜ; “Materyalist Zihniyet; maddenin her şeyin temeli olduğunu, ezeli ve ebedi olduğunu, bazı metafizik olayların dahi maddeye dayandığını savunan insanlık ruhuna ters sömürgeci anlayışı öne çıkartan ruhsuz bir zihniyettir. Eşitlik, kardeşlik, özgürlük gibi sahte boyalarla yeniden süslenerek 19. yüzyılda sahneye sürülen bir zihniyettir. Son bin yıla baktığımızda taassupdan uzak bilim adamlarına itibar edildiğinde refaha, yükselmeye ve kalkınmaya başlandığı ve gerçek anlamda ilerleme sağlandığını görürüz. Bilim ve medeniyet tarihi bunun örnekleriyle doludur. Batı’da Taassup Rönesans’la yıkılmaya başlanmıştır. Batı 17. yüzyıl öncesi İslam bilim ve medeniyetini değerlendirme şansına sahip değildi. Bozuk ve tahrip olmuş bir dinle karşı karşıya olmalarına rağmen bizdekilerde olduğu gibi yok etme, daha fazla yıpratma, küçük görme ve aşağılama tavrı içine girmemişlerdir. Ki bunlar materyalist zihniyetin timsalleri olmalarına rağmen bizdekilerden daha medenidir.” dedi.
KÖMÜRCÜ; “18.yüzyıl sanayi devrimiyle müthiş bir kalkınma başlamıştır. 19.yüzyılda iki kutuplu bir dünya oluşturulmuş. Komünist ve materyalist olarak. Ancak bu kısa sürmüştür. Bu sistemler geçici başarılar elde etmelerine rağmen çökmüşlerdir. Batı I.ve II. Dünya Savaşları ile kendi insanını sefalete sürüklemiştir.” diye konuştu.
Ali KÖMÜRCÜ son söz olarak; “Diyeceğim o’ki başta bilim adamları, düşünürler, eğitimciler, araştırmacılar, devlet ve siyaset adamları, toplum önderleri, aydın olduğunu iddia eden insanlar, sanatkarlar, şairler ve edipler olmak üzere her kesimden insanların, haktan ve hukuktan ayrılmamaları, adil, dürüst, verimli, çalışkan olmaları, bu ölçülerle görevlerini, işlerini yapmaları durumunda ancak bilim ve medeniyette üstün bir seviyeye ulaşılabilir. Bu da elbette aklı ve vahyi birlikte esas alan anti materyalist zihniyetin benimsenmesiyle ve de modern sosyal ve fen bilimleri ile gerçek (tahrif olmamış vahye dayalı) dini bilimlerin birlikte tedris edilmesiyle mümkün olabilir.”diye konuştu.
Konuyla İlgili Notlar Aşağıdadır
ZİHNİYET MESELESİ VE BİLİMİN UFUKLARI
Gerçekleri araştırarak, tarafsız ve adil olarak; geçmişi ve içinde olduğumuz hali değerlendirdiğimizde ilmi ve medeni gelişmeye zihniyet meselesinin ne kadar etkili olduğunu görürüz.
Değil sadece ilmi ve medeni gelişmenin sağlanması, ülke meselelerinin çözümünde de zihniyetin rolü oldukça önemlidir.
Öyle ki, fert olarak sağlıklı yaşamadan tutun, aile, okul, iş ve meslek hayatında başarılı olmaya kadar; toplum olarak güven ve refah içinde yaşamadan tutun, çalışkan, üretken ve millet olarak üstün vasıflara haiz olmaya kadar, her alanda zihniyetin etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Nasıl bir zihniyet? sorusuna gelince, buna birlikte doğru cevap vereceğiz inşallah… Burada temel ölçü olarak, bilimsel ve teknolojik gelişmeler ile devletlerin ve milletlerin medeniyet tarihlerini kıyaslayarak akıl yürütme ile yani dedüksiyon-tüme varım metoduyla bazı çıkarımlarda bulunacağız.
Evet! Öncelikle diyeceğim o ki, tarih boyunca taassup ehli ve materyalist zihniyet mensupları; hep dar alanda ve sığ düşünerek, taassuptan uzak anti materyalist zihniyet mensupları, geniş alanda derin düşünerek ömürlerini geçirmişlerdir. Şüphesiz bu düşünce yapısı ve anlayışı eğitimli veya eğitimsiz, nitelikli veya niteliksiz her kes için geçerli olduğundan bilim adamları ve düşünürleri de kapsadığını söyleyebiliriz.
Taassup ehli ve materyalist zihniyeti haiz sözde bilim adamları ve düşünürler, menfi felsefenin ve nefsi temayüllerin etkisinde kaldıklarından, ve en önemlisi akıl ile vicdanı birlikte işletemediklerinden, diğer bir ifade ile iradelerinin bloke olmasından, gözlemlerinde, araştırma ve tespitlerinde; hep yanlış-eksik yorumlar ve değerlendirmeler yapmışlar, yanlış çıkarımlarda bulunmuşlar. Dolaysıyla bir şekilde ilmi ve medeni gelişmeye hep fren olma, ilmin ufuklarını karartma rolünü üstlenmişlerdir. Şüphesiz bunlar eşyanın gerçeğine ulaşamadıkları gibi devlet ve siyaset adamlarına, toplum önderlerine, nüfuzları nispetinde devlet ve millet hayatında zararlı olmuşlardır.
Kim ne derse desin taassuptan uzak anti materyalist zihniyeti haiz bilim adamları ve düşünürler de, tarih boyunca aklı ve vicdani perspektiften, ilmi ve vahyi gerçekleri nazara alarak irade serbestisi içinde araştırma ve tespit yaptıklarından, çoğu kez isabetli-doğru yorum ve değerlendirmeler yapmışlar, çıkarımlarda bulunmuşlardır. Böylece eşyanın gerçeğine ulaşmakla birlikte devlet ve siyaset adamlarının, toplum önderlerinin bunlara itibar etmeleri nispetinde devlet ve millet hayatında hep faydalı olmuşlardır.
Toparlarsam; “taassuptan uzak müspet anti materyalist zihniyet mensuplarının ilmi ve medeni gelişmeye hep pozitif ve yapıcı etkilerinin olduğu, menfi materyalist zihniyet mensuplarının da ilmi ve medeni gelişmeye hep negatif ve yıkıcı etkilerinin olduğu” bence önemli bir gerçek olarak herkesçe kabul edilmelidir.
“Son bin yılın bilim ve medeniyet tarihine bakıldığında doğuda ve batıda kurulan devletlerde ne zaman ki taassuptan uzak anti materyalist bilim adamlarına ve düşünürlere itibar edilmiş, o devletlerde az önce ifade ettiğim yükselme, refah, kalkınma ve ilerleme olmuş. Ne zamanki taassup ehli yada materyalist sözde bilim adamlarına ve düşünürlere itibar edilmiş ister istemez alçalma, buhran, bunalım ve gerileme ile birlikte peş peşe felaketlerle karşı karşıya kalınmıştır.
Son bin yılda bilimsel gelişmede çağlar atlattıran, bilime yepyeni ufuklar açan, önemli keşifler yapan El Kindi, El Cabir, El Burini, İbn-i Rüşt, El Farabi, El Razi, İbn-i Sina, İbn-i Haldun, Ali Kuşcu, Akşemsettin, Mimar Sinan, Abdusselam gibi taassuptan uzak anti materyalist zihniyeti haiz meşhur Müslüman alimlere ve yine batıda çağlar atlattıran, önemli keşifler yapan, bilinin ufuklarını açan Galile, Newton, Pasteur, Bergson, Kant, Einstein, Planc, Tesla, Habble, Hawking, Heisenberg, Weinberg, gibi taasuptan uzak yine anti materyalist hiristiyan batı bilim adamlarına ve düşünürlerine itibar edildiği dönemlerde, bunların Tabiiyetinde oldukları devletleri, nasıl güçlendirdiklerini ve yükselttiklerini tarihi kayıtlarda görmekteyiz. (Bkz.Anadolu Selçukluları ve Osmanlı devletinin 17. yy öncesi yükselme dönemleri ile İspanya, Fransa, Avusturya-Almanya ve İngiltere devletlerinin 17. / 19. yy’da, ABD’nin 20.yy’da gösterdikleri yükselme dönemleri-Bkz.Dünden bugüne bilim ve teknoloji, Bilgi Problemi )
Yine son bin yılda bilimin gelişmesine fren olan, bilimin ufuklarını karartan sözde bilim adamlarının ve düşünürlerin (Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet döneminden sonra eğitim kurumlarında giderek çoğalan taassupkar yada mataryalist zihniyeti haiz meşhur sözde Müslüman bilim adamları Ali Suavi, Ahmet Vefik, Ahmet Rıza, Mehmet Murat, Rıza Nur, Erdal İnönü, Celal Şengör gibileri) ve de aynı şekilde Rönesans öncesinde taasup ehli sözde bilim adamları ve düşünürler ile özellikle 19. yy’da batı kapitalizmi’nin, 20.yy’da Batı Sosyalizmi’nin yada Komünizmi’nin doğmasına sebeb olan materyalist zihniyeti haiz sözde bilim adamları ve düşünürlerin (Bacon, Darwin, Lablece, Rausse, Bruce, Hoyle, Huxley, Politzer, Yung, Freud gibileri) itibar gördükleri dönemlerde, tabiyetinde oldukları devletlerin, nasıl peş peşe ekonomik ve sosyal felaketlere sürüklendikleri, madden ve manen nasıl alçaldıklarını yakınen biliyoruz. (19.yy’da sömürgeciliğin ve kapitalist ekonomilerin insanları sömürerek peer perişan etmesi ve 20. yy’da peş peşe ortaya çıkan iki dünya savaşının getirdiği yıkım ve insanlık dramı ve kominizmin ortaya çıkması ve yine insanlığın pes perişan hale gelmesi)
Aynı şekilde sanat, edebiyat alanında olsun; gerekse sosyal, siyasi hatta askeri alanda olsun, önemli tarihi şahsiyetlere bakıldığında, onların da müspet ve menfi zihniyetlerinin; ilmi ve medeni gelişmeye nasıl pozitif veya negatif etkiler yaptığını açıkça görmekteyiz.
Kim ne derse desin; başta bilim adamları ve düşünürler olmak üzere onların etkisinde kalan siyaset ve devlet adamları, toplum önderleri, edipler, şairler, öteden beri hep iki farklı zihniyete mensup olarak hakimiyet mücadelesi içinde olmuşlar ve tabiiyetinde oldukları devletleri ya yükseltmişler yada alçaltmışlardır.
Şurası da bir gerçektir ki, devlet ve siyaset adamlarının materyalist zihniyete itibar ettiği dönemler de, her zaman geri planda da olsa anti mat